Üzerinden bantlı, hafif topuklu kırmızı rugan ayakkabıyı
babasının elinden kaptığı gibi ayaklarına geçirdi. İki katlı cumbalı evin ahşap merdivenlerine doğru koşarak
gitti. İlk basamağında kısacık bir an durarak hızlıca yukarıya çıkmaya başladı.
Bir, iki, üç …Merdivenleri her çıkışı, bir öncekinden daha gürültülü ve sert
adımlarla, kan ter içinde kalana kadar inip çıkmaya devam etti.
Yorgunluktan en alttaki basamakta nefes nefese kalarak
oturdu. Göz bebekleri büyümüş bir şekilde ayakkabılarına bakıyordu. Kafasını
kaldırdı, bir süredir kendisini hep aynı merakla izleyen ve bu rutüele hala
alışamayan anne babasına dönerek bütün kararlığıyla; “ Tamam, kalabilir” dedi.
Babası, kendini
bildiğinden beri dededen kalma
ayakkabıcılık mesleğini sürdürüyordu. Yıllarca her akşam iş dönüşü , ona “Bana
ayakkabı aldın mı? “ sorusunu (her
defasında savuşturmasına rağmen), bir
sonraki ayakkabıyı aldırana kadar bıkmadan , usanmadan sordu. O da her soruşunda kızını atlabilmek
için “arkadaşıma söyledim, yapıyor” derdi
gülümseyerek. Ama her akşam sorgulanmaktan da kaçamıyordu. Sonunda bazen bıkıp, hiç siparişini vermediği ayakkabı için
“ayakkabıyı yapan arkadaşım aniden öldü” derdi. Kızı inanır ve adamdan çok
yarım kaldığına inandığı ayakkabısına üzülürdü.
Öyle her dediği olan
çocuklardan değildi. İşte bu yüzden, ender gelen ayakkabıların hem kıymetini bilir hem de buna rağmen kılı
kırk yarardı. Ayakkabı merakı demek ki;
her dişide çocukluktan gelen bir tutkuydu.
Bazı kadınların kendi stilleri vardır yürürken. Asfalt ya da döşeme sokaklarda kafaları
çevirtecek kadar sağlam basarlar yere. Geldiklerini, onları yakından tanıyanlar topuk seslerinden kolayca anlayabilir.
Abartılı topuk seslerimi sorgularken, bunun
fark edilmek mi? Kendine aşırı
güven mi? olduğuna karar veremediğim bir anda, yok yok sanırım hep kendi başının
çaresine bakmanın verdiği bir koruma
içgüdüsü olduğu konusunda kendimle hemfikir oldum. Bu düpedüz, etrafı ürküterek “ben geliyorum” tavrı diye neticelendirdim analizimi zafer
edasıyla. Çünkü, bunca yıla rağmen hala
denediğim ayakkabıları satıcıya
çaktırmadan topukları “taktak” ediyor mu acaba? diye test etmenin başka bir psikolojik
çözümü yoktur diye düşündüm…..
“Yere sağlam basmak”
deyiminin hakkını fazlasıyla veren benim gibi kadınlara ithaf olunur.
Sevgiyle…